Boğaç Aksoy, podyumdan dizi setlerine yolculuğunu anlattı

Şu sıralar oyunculuktaki başarısı ile adından söz ettiren Boğaç Aksoy, Yeni Çağrı Gazetesi'nden Gizem Yıldız'a podyumdan dizi setlerine yolculuğunu anlattı. Aksoy, 'Hayatım doğu ve batının ironisi oldu. Çin'de NBA basketbolcuları ile podyumda yürürken bir süre sonra kendimi Arka Sokaklar setinde buldum' dedi.

Boğaç Aksoy, podyumdan dizi setlerine yolculuğunu anlattı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

“Hayatta sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış sayılmazsınız” demiş Konfüçyüs. Ne kadar da haklı... Boğaç Aksoy modellik yaptığı dönemde dünyaca ünlü birçok markanın reklam yüzü olmuş, ama çocukluğundan beri hayalini kurduğu oyunculuk onun için bütün mesleklerin üstünde gelmiş. Çılgın Dershane 3, Arka Sokaklar gibi sevilen projelerin içinde jön olmayı başaran genç yetenek bugünkü başarısını “Daima disiplinli bir şekilde çalışmaya ve mesleğine duyduğu sevgiden beslenerek yapıyorum” diyerek anlatıyor. Onu nasıl tanımlasam bilemiyorum; sosyal medyada seveni çok, ama şöhret olmakla derdi yok. Hayalperest yönüne her zaman kulak veriyor, ama söz konusu mesleği olunca realist davranmayı da iyi biliyor. Bugüne kadar istediği ne varsa adım adım oraya ulaşmış, şimdi merdivenleri ikişer, üçer çıkarak başarılarına bir yenisini ekliyor. Tek cümleyle anlatılamayacak kadar dolu, başarılı bir yetenek. İşte karşınızda Boğaç Aksoy...

Modellikten oyunculuğa uzun bir hikayen var. Modellikten sonra oyunculuk kariyer planlamanın arasında mıydı?

- Kariyerime modellikle başladım. Bunun nedeni; babamın da gençliğinde model olması. Sizde bilirsiniz ki eğer sevgi dolu bir ailede büyürseniz idollerimiz ebeveynlerimiz olur. Bende annesi ve babası tarafından çok sevilen bir evlat olarak yetiştirildim. Bunun sonucunda anne ve babama çok büyük sevgi ve saygı duymamla beraber bir erkek çocuk olarak babamı idol aldım. Uzun yıllar profesyonel futbolculuk yaptım ve model olmaya karar verdiğimde bunu ailemle paylaştım. Ailemin benden tek ricası, kariyerim adına her ne adım atarsam atayım önce en doğru eğitimi almamdı. Modellik eğitimimin sonunda bağlı bulunduğum ajans fotoğraflarımı ve tanıtım videolarımı Çin’deki uluslararası bir prodüksiyon şirketi ile paylaşınca, çok kısa bir süre içerisinde Polo Beverly Hills Club markasının reklam yüzü olmam için teklif geldi. Aynı dönemde Türkiye’de çok iyi bir diziden teklif aldım. Ailem, menajerim ve benim ortak kararımızla modellik kariyerime Çin’de başladım. O dönemde Çin’de ki çekimler aşamasında benimle çalışmaktan memnun kalan şirket Polo çekimlerinin hemen ardından Audemars Pique saat markasının seçmelerine sundular. 5.000 kişinin arasından seçilip markanın Dünya tanıtım yüzü olmam bana küresel çapta çok büyük bir defilenin kapısını açtı. Adidas’ın o dönemde dünyadaki ünlü sporcularının da içinde olduğu defilesinde yer aldım. Benim için dönemin ünlü basketbolcularından Dirk Novitski ve Kevin Durant ile aynı podyumda yürümek unutulmaz bir anı oldu. Aynı şirket bünyesinde ardı ardına uluslar arası 32 projede yer aldım. Hedeflediğim kariyere ulaştığıma inandığımda ailem ve sevdiklerimden daha fazla uzak kalmamak için ülkeme güzel hatıralar ve dostluklarla döndüm. Türkiye’ye gelip oyuncu olmaya karar verdiğimde zaman kaybetmeden Vahide Gördüm’den oyunculuk eğitimleri aldım.

Oyuncu olduktan sonra hayatında neler değişti? Şöhret kervanına katılanlardan mısın?

-Bundan bir kaç yıl önce bana bu soruyu sormuş olsaydınız ne cevap verirdim bilemiyorum, ama açıkçası şuan şöhret kervanı denen balona kapılıp uçmayacak yaş, tecrübe ve olgunlukta olduğuma inanıyorum. 3 sene profesyonel futbol oynamışsın. Futbol kariyerine karşı içinde bir keşke kaldı mı? - Futbolculuk babamla birlikte çocukken hayal kurduğum bir meslekti. Ben futbolcu olmayı başardım. Oyunculuğun beni içine çeken yanı hep ağır bastı. O yüzden futbolculuğa karşı bir keşkem kalmadı.

“Biraz deli bir yanım var.”

Arka Sokaklar dizisiyle bir çıkış noktası yakaladın. Bu ivmeyi nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsun?

- Arka Sokaklar benim için güzel bir tecrübe oldu. Hala o ivme devam ediyor. İnsanlardan güzel mesajlar alıyorum. Arka Sokaklar dizisini hayatımdaki en büyük eğitim ve tecrübe kazandığım bir okul gibi görüyorum. Düşünsenize, hangi proje 15 sene kesintisiz yayında kalabiliyor. Bu bir ekip işi ve ben o değerli ekibin 4 sene parçası oldum. Çok değerli yönetmenim Orhan Oğuz ve çok değerli oyuncu büyüklerimden öğrendiğim her kelime, beraber geçirdiğim her dakika benim için büyük tecrübeydi. Arka sokaklar dizisinden ayrıldıktan hemen sonra bir süre gözlerden uzak bir tatile gittim... Birkaç ay sonra Yönetmen Melek Öztürk'ün daveti ile İzmir Film Festivaline katıldım. İzmir'e gittiğimde hem festival davetlilerinin hem İzmir'deki seyircilerimizin diziden ayrılmış olmama rağmen bana gösterdikleri yoğun sevgiyi görünce yaptığım işin ne kadar mutluluk verici olduğunu bir daha anladım. Her zaman bunun üstüne katarak devam edeceğim. Arka Sokaklar dizisinde oynarken çok soğuk suya girip, şok geçirmişsin. Yaşanan bir patlama sesinden dolayı sol kulağında duyma kaybı meydana gelmiş. Cesur hareketlerin aklıma dublör kullanmayan Jackie Chan’i getiriyor.

Aksiyonu yüksek bir stilin mi var?

-Türkiye'deki çoğu genç gibi ben de seyirci olarak aksiyon ile Arka Sokaklar sayesinde tanıştım. Bu aksiyonu seyirci olarak yaşamak çok heyecanlıyken, bana oyuncu olarak yaşamakta kısmet oldu. Ve tabii ki bu çok farklı bir duyguydu. Bence bir oyuncu oynadığı rolün hakkını verebilmek için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Ben de bunu sonuna kadar başarabilmek için uğraştım ve aynı zamanda bundan çok keyif aldım. Evet, ben o aksiyonun içinde olmayı seviyorum. Korkmuyorum. Biraz deli bir yanım vardır.

“Hiçbir işe imza atmadan oldu demem.”

Yurtdışında da oyunculuk yapmışsın. Kariyerinin orada şekillenmesini ister misin?

-Evet, yurtdışında da oyunculuk tecrübem oldu, ancak kariyerim ile ilgili hayallerimi herhangi bir yer ile sınırlandırmayı hiç bir zaman düşünmedim. Benim için öncelikli olan şey, içinde bulunmaktan mutlu olacağım ve gurur duyacağım projelerde yer almaktır. Açıkçası Türkiye'de film sektöründe çok kaliteli işler yapıldığını düşünüyorum. Örneğin Cannes Film Festivali'nde Ahlat Ağacı filmi ile 5 dakika boyunca ayakta alkışlanan Nuri Bilgi Ceylan’da bu ülkede film yapıyor, Holywood'da değil... Dizi sektörünün de film sektöründen geride kaldığını düşünmüyorum. Bir örnek vermem gerekirse bundan 12-13 yıl önce, evde annem Binbir Gece dizisini izlerdi. Birkaç kere yanına oturup onunla beraber 2-3 bölümü izlemiştim. Sonra bir baktım, her salı akşamı dizinin bir sonraki bölümünü izlemek için annemden önce televizyon karşısına oturmuşum. İşte ilk defa o zaman bir dizinin yönetmeninin kim olduğunu merak edip araştırmıştım. O zamanlardan beri Kudret Sabancı'nın en büyük hayranlarından biri olduğumu itiraf etmeliyim. Yani kısacası, bu ülkede bu kadar iyi ve kaliteli işler çıkartabilen yönetmenler varken, bir oyuncu olarak neden sadece yurtdışında kariyer yapma hayali kurayım ki?

Çılgın Dershane 3, Roman Havası ve Arka Sokaklar yapımlarında ana karakter olarak ekranlarda boy gösterdin. Sıradaki proje nedir?

-Bu sektörde edindiğim tecrübeler doğrultusunda, önemli olanın hızlı adım atmanın değil, doğru projede yer almanın olduğunu öğrendim. Açıkçası bu doğru projelere ulaşabilmek için en doğru menajer ile yol almak gerektiğini düşünüyorum. Bu doğrultuda gözlerim kapalı güveneceğim çok değerli menajerim Fuat Akyol ile beraber bir kaç proje için görüşüyoruz...

“Pandemi benim için keşif süreci oldu.”

Pandemi süreci herkes için zorlu geçiyor. Sen kendin için bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?

-Herkes gibi benim de korkularım var. Tabii ki sağlık her şeyden önemli. Ben de kendime mümkün olduğunca iyi bakıyorum, tüm kurallara uyuyorum ve olabildiğince dikkatli davranıyorum. Bunun dışında kendimi içsel olarak pandemiyi fırsata çevirebilen insanlardan biri olarak görüyorum. Evde oluğumuz süre zarfında yıllardır okumak istediğim ama okuyamadığım kitapları okudum ya da izledikten sonra "Ben neden bu kadar yıl boyunca bu filmi izlememişim?" dediğim filmleri izledim. Sanırım Doktor Jivago pandemi sürecinde izlediğim en iyi filmdi... İzlerken bir an için kendimi Ömer Şerif'in yerine koyduğumu hissettim. Gerçekten çok büyük hayranlık duydum. Ayrıca bu süreçte özellikle Amerika, Avrupa ve Uzak doğu sinemalarından bir çok filmin kamera arkası çekimlerini izledim. Özellikle Al Pacino gibi çok büyük üstatların kamera önü dışında kamera arkalarını ve hazırlıklarını izlemeye doyamadım.

Şu an bulunduğun yerden mutlu musun?

-Mutluyum. İç huzurum yerinde... Çünkü en başta benim sağlığım ve ailemin sağlığı yerinde... Bunun dışında bildiğiniz gibi bir süredir mutlu bir birlikteliğim var. Hatta 6 ay önce 2 tane de dünya tatlısı köpek katıldı dünyamıza ve bir anda hayatımızın odak noktası haline geldiler. Onlarla yaşamanın hep güzel bir duygu olacağını hayal ederdim ama hayal ettiğimden daha da güzel olduğunu söylemeliyim. Yani anlayacağınız son dönemde ailemiz kalabalıklaştı. Çevrende sevdiğin ve seni sevdiğini bildiğin canlıların sayısı arttıkça, senin de hayatın daha mutlu bir hale geliyor. Hayatımız bazen istediğimiz gibi şekillenemeyebiliyor. Hele oyunculuk sektöründe hiçbir şeyin garantisi yok.

Bu konuda gelecek korkusu taşıyor musun?

- Hızlı kararlar vermektense, doğru zamanda, doğru projeler içinde yer aldığınız, çok çalıştığınız ve kendinizi geliştirdiğiniz sürece bu sektörde her zaman var olabileceğinizi düşünüyorum. Örneğin ben bu süreçte kendimi geliştirmek adına yakın dövüş ve binicilik eğitimleri alıyorum. Aynı zamanda menajerim Fuat Akyol'un sahibi olduğu 45'lik Oyunculuk Akademisi'nde sevgili akıl hocam Melek Öztürk ile beraber çalışmalarıma yoğun bir şekilde devam ediyorum. Yani bu süreci mümkün olduğunca verimli geçirmeye ve kendimi her zaman hazır tutmaya gayret gösteriyorum.

Oyunculuğun seni cezbeden tarafı ne oldu?

-Tabii ki farklı karakterlere hayat verebilmek... Düşünsenize, sakin bir şekilde rutin hayatlarınızı yaşarken, bir anda kamera karşısına geçip, silahlı çatışmanın ortasında buluyorsunuz kendinizi ya da doktor olup bir hastayı son anda ölümden kurtarıyorsunuz...

Ve bunu yaparken "-mış gibi" yapmıyorsunuz, o karakteri gerçekten içinizde yaşatıyor, iliklerinize kadar hissediyorsunuz...

-Şu an ekranda olan dizileri izliyor musunuz? Elbette izliyorum. İzlemek zorundayım. Türk oyuncuların "Ben sadece yabancı dizi ve film izlerim" düşüncesini doğru bulmuyorum. Türkiye'de yaşıyorum, “hoşlan ya da hoşlanma seyircinin neyi istediğini görebileceğin en iyi okul orası" diye düşünüyorum. Ayrıca Türkiye'de çok iyi oyuncular var ben izlediğim her projede kendime dersler çıkartıyorum.

Bulunduğun sektörün nankör olduğu ve bu sektörde kolay kolay dost bulunamayacağı söylenir. Buna katılıyor musun?

-Kesinlikle katılmıyorum. Aksine bu sektör bana çok güzel dostlar kazandırdı. Bana hep bu sektörün "İşin bitene kadar" sözlerini hatırlatıp durdular ama buna rağmen benim çok yakın akıl hocaların, dostlarım var. Başta akıl hocam ve yönetmenim, her sahneyi saatlerce konuşup tartışabildiğim, özel hayatımı rahatça konuşabildiğim hocam, ablam Yönetmen Melek Öztürk, benimle aynı yönden bakan menajerim. Bir telefonumla çıkıp yanıma gelecek Gurur Aydoğan- Sertaç Kolay, her daim akıl alabileceğim abim Cem Uçan, ablalarım Yeşim Gül- Şebnem Özinal, beraber eğlenebileceğim kardeşim Efe Elvan .... Şimdi dönüp bir baksanıza dost bulunmaz denilen yerde ben ne kadar zenginim. Elimizde akıllı telefonların bize yön verdiği bir hayat şeklimiz var.

Sosyal medyanın her şey olduğu bir dönemde, takipçi sayındaki bu yükseliş seni mutlu ediyor mu?

-Açıkçası sosyal medyanın son dönemlerde haddinden fazla canavarlaştırıldığını düşünüyorum. Kendi adıma konuşmam gerekirse şimdiye kadar hiç bir zararını görmedim. Aksine bugüne kadar hep güzel insanlardan güzel mesajlar aldım. Hiç olumsuz yorumlara ya da kötü mesajlara maruz kaldığım olmadı. Bu da bana şimdiye kadar hep doğru yolda ilerlediğimi gösteriyor. Umarım her zaman bu çizgide kalmayı başarabilirim.

Boğaç Aksoy’un hayali kurduğu rol nedir ve seni nerede bekliyor?

-Bence bir oyuncunun hayali tek bir rol ile sınırlı kalmamalı. Bir deliyi oynamayı hayal ederken, bir bilgeyi oynadığında çok daha fazla keyif alabilirsin. Bence bir oyuncu, izlerken Jack Nicholson'un Guguk Kuşu'ndaki rolünün de, Heath Ledger'ın Joker rolünün de, Haluk Bilginer'in Kış Uykusu'ndaki rolünün de hayalini kurabilmeli. Hayali kurulabilecek çok fazla karakter var ve beni her an her yerde bekliyor olabilir... Bir karakteri canlandırmaktan daha çok hayalini kurduğum bir şey varsa, o da hayatımın sonuna kadar oyunculuk yapabilmek. Eğer bunu başarabilirsem, hayalini kuracağım rollerinde beni bulacağına inanıyorum...

Kaynak: Yeni Çağrı Gazetesi