Eylül Arı

Kafamın içindeki cehennemde biraz mola

Eylül Arı

Sessizce yürüyorum iki tarla arasında. Salına salına, hiçbir şey düşünmeden oranın huzuruna bırakıyorum bakışlarımı. Tarlaların bitişleri dağlara bağlanıyor.

Dağlarda küçüklü büyüklü mağaralar. Her şeyden kaçıp yaşasam birisinde keşke diyorum. Doğayla iç içeyken belki bulurum bir şifa, belki kazanırım bir anlam. Sadece düşünce işte.Sağımda sıra sıra soğanlar, karpuzlar, kelekler ve nohutlar… Solumda ince ince dikilmiş tütünler.

Çok uzakta küçücük gözüken işçiler. Hava sıcak değil, yüzüm kadar donukluktan hallide. Hiçbir şey düşünmemeye çalışsam da elbette bırakıyor düşünceler boşluğa kendilerini. Rüzgar yüzüme çarpıp saçlarımı savurdukça yaşadığımı hissediyorum… Bedenen…

Az ilerde bir oluk var. Adımlarımı hızlandırarak gidiyorum oraya doğru. Buz gibi dağ suyunu çarparsam yüzüme gelirim belki kendime. Oluğun altında ki deliği eski bir bez parçasıyla tıkamışlar çamurlaşmasın yer diye. İki musluğun bir tanesinden su geliyor.

Böylece oluk hızlı bir şekilde dolmuyor. Dolduğu anda da ineklerin su içme zamanına denk geliyordur eminim. Ellerimi oluğun başına koyarak destek alıyorum. Az da olsa biriken su yığınına eğilip kendime bakıyorum. Dalgalanıyor yüzüm, hüzünlüyüm…

Bazen kendimi tanıyamıyorum. Bedensel olarak algılayamıyorum kendimi. Bu gördüğüm sima kimin siması? Bu benim yüzüm mü? Uzaklaşıyor giderek gördüğüm kişi. Sanki kendimi dışardan izliyorum…

Sert bir rüzgarla siliniyor suretim sudan. Avcuma doldurup yüzüme çarpıyorum buz gibi suyu. Yeterli değil kendime gelmeme. Tekrar yapıyorum, tekrar, tekrar...

Kafamı göğe kaldırıp içli bir nefes alıp veriyorum. Kafamı kaldırdığımda yaşlanmış bir söğüt salınıyor tepemde. Doğanın sesi ferahlatıyor içimi. Keşke hiç sonu gelmese bu seslerin ferahlığı. Keşke bedenim buracıkta ağaca dönüşse…


 
Çıkıyorum oluğun tepesine oturuyorum. Ayaklarımı sallandırıyorum. Sunuyorum kendimi, teslim ediyorum kendimi oranın ruhuna. Çıkartıyorum cebimden sigaramı. Güçlü bir nefes ile yakıp 3 saniye sonra kusuyorum içimde ne varsa üflediğim dumanla.

Sadece izliyorum akışında olan şeyleri. Yormuyorum kendimi. Saatler sonra döneceğim zaten kafamın içinde ki kalabalığa. Saatler sonra döneceğim zaten cehennemime…

Dilerim ki bir gün huzura kavuşur ruhum, çok geç olmadan…

Yazarın Diğer Yazıları