Fatih Çoban

Türkiye mi Kupası?

Fatih Çoban

Yaklaşık iki hafta önce Fenerbahçe, Hatay deplasmanına gitti. Mesut Özil ile başlayıp İrfan Can ile devam eden rüya az kalsın Boupendza kabusu ile sonlanacaktı ki, camiayı uykudan kalecisi Altay uyandırdı. Genç eldiven yaptığı kritik kurtarışlarla şampiyonluk yarışında takımına adeta hayat verdi. Buna istinaden Fenerbahçe'nin o maçtaki kötü oyunu, bu oyunun şampiyonluğa yetip yetmeyeceği, Erol Bulut'un geleceği gibi konular günlerce konuşuldu. 

Ancak bu yazının konusu maç içinde olanlardan, transferlerden çok daha farklı. Konumuz maç öncesinde Hatay'da dalga dalga yayılan Fenerbahçe sevgisi ve şehirde hakim olan heyecanın düşündürdükleri...

Tarihinde ilk kez Süper Lig'de mücadele eden Hatayspor futbol anlamında evinde rakibine ne kadar zorluk çıkardıysa, şehir de kafile uçaktan indiği andan itibaren aynı oranda coşkuyla kucak açtı Fenerbahçe'ye. 7'den 70'e tüm vatandaşların yıllarca televizyondan izleyerek gönül verdikleri takımlarının, hayranlıkla takip ettikleri yıldız futbolcuların şehirlerine gelmesinin heyecanıyla havaalanına, takım otobüsünün geçtiği sokaklara akın etmesi uzun süredir ülke futbolu adına gördüğümüz nadir güzel anlardandı sanırım. Kimine babasından miras kalan, kimine kendisini kandıran bir dayının vesile olduğu bu karşılıksız sevgi, profesyonelliğin giderek amatör ruhu öldürdüğü günümüzde tüm futbolseverlere iyi geldi sanırım.

Bu güzel görüntüleri izledikten sonra benim aklıma ise statüsü yıllardır her sezon değişen ancak bir türlü istenen ilgiyi görmeyen "Türkiye Kupası" geldi istemsizce. Yıllardır uygulanan formatlar gereği Hatay'da yaşanan güzel görüntülerden mahrum kaldık ve görünüşe göre önümüzdeki yıllarda da kalmaya devam edeceğiz.

Türkiye Kupası ülkenin her yerinden takımların katıldığı, 3. Lig takımlarının dahi Süper Lig ekipleriyle mücadele etme şansı bulabildikleri bir turnuva. Dolayısıyla tüm ülkeye mal olmuş camiaların Süper Lig'de takımı olmayan şehirlerin temsilcileriyle eşleşme ihtimalleri var. Ancak bu ihtimaller gerçekleştiğinde de az önce bahsettiğim kötü formata takılıyor futbolseverler. 

Öncelikle uygulanan formatı anlatayım; örneğin turnuvanın herhangi bir turunda Beşiktaş, Galatasaray veya Fenerbahçe Anadolu'da ufak bir ilçe takımıyla eşleştiğinde maçın oynanacağı yer tamamen kura şansıyla belirleniyor. Bu kurada İstanbul ekipleri ev sahibi çıkarsa genelde sonbahar veya kış aylarına denk gelen bu maçlar hafta içi bir akşam, soğuk havada bu takımların seyircilerin de ilgisini çekmediği için boş tribünler önünde, öncesiyle sonrasıyla yavan bir müsabaka şeklinde geçiyor. İzleyenin de, oynayanın da keyif almadığı, bitse de gitsek modunda geçen bu maçlar bir merak uyandırmadığı gibi kadrolardaki kalite farkından dolayı maç sonucuyla ilgili bir sürpriz yaşanma ihtimali de doğal olarak çok düşük oluyor.

Peki ne yapılabilir? Turnuva boyunca eşleşmelerde, ev sahibi her zaman daha alt ligde oynayan takım olacak şekilde bir format belirlenebilir. Böylece büyük camialarla eşleşen takımların bulunduğu şehirlerdeki futbolseverler Hatay'da gördüğümüz heyecanı yaşama şansını yakalayabilir, o coşkuyu yaşayan gençlerin spora olan bakışı değişebilir, hatta şehirlerdeki iş adamları o gün yaşanacak hareketliliği görüp futbola, spora yatırım yapmaya karar verebilirler. Bunun yanında ev sahibi ekiplerin de taraftar desteğinin avantajıyla ülkenin en büyük takımlarını, en yetenekli futbolcularını yenebilme ihtimalleri artacak, maçlardaki rekabet ve heyecan da daha yüksek olacaktır elbette.

"Türkiye Kupası" isminin hakkını verebilmek için tam da böyle tüm Türkiye'ye hitap etmek, en ücra bölgedeki insanları bile olaya dahil edebilmek gerekmez mi? Futbol, spor bunun için yoksa ne için var?

Yazarın Diğer Yazıları