Fatih Çoban

Yalnızlar Ligi

Fatih Çoban

Eğitim hayatımızın bir bölümünde mutlaka karşılaştığımız, bazen sınıf içinde gruplar halinde bazen de sınıflar arası icra ettiğimiz münazaralar vardı. Şu an eskiden olduğu gibi müfredatı savuşturmak için değil de tartışma kültürünü öğrencilere aşılamak için mi kullanılıyor, yoksa komple tedavülden mi kalktı bilmiyorum. Fakat o münazaraların değişmez konularından birisi "Sanat sanat için midir, yoksa sanat toplum için midir?" tartışmasıydı.

Son zamanlarda önce büyük bir şok ile başlayıp aynı büyüklükte bir tepki ile devam eden, sonunda da hızlıca rafa kalkmış gibi görünen Avrupa Süper Ligi olayı da aklıma "Futbol ne / kim içindir?" sorusunu getirdi.

Romantik davranıp "Futbol taraftar içindir." diyerek kolaya kaçmak istemiyorum. Futbolcuların amatör ruhla mücadele ettikleri, gerçekten kulüp aidiyeti ile taraftar odaklı düşündükleri yılların çok geride kaldığının ve bunun çağın bir gerekliliği olduğunun farkındayım. Ancak bu gerçekleri kabul ederken "Futbol para içindir." demeyi de hem bir futbolsever olarak kabul edemiyorum hem de salt para için kurulacak böyle bir düzenin uzun vadede bu şekilde düşünenlere de fayda sağlayacağına inanmıyorum.

Önce kısaca Avrupa Süper Ligi nedir bahsetmek gerekir sanırım. Avrupa'nın en büyük kulüplerinden 12 tanesinin (15 olması bekleniyordu fakat 3 tanesi henüz karar veremedği için 12 takımla ilan edildi.) "Biz kendi aramızda bir lig oluşturuyoruz, her yıl da yanımıza bir kaç takım daha alıp yayın ve reklam gelirlerini sadece biz paylaşacağız." diyerek kurmak istedikleri yeni bir format bu bahsi geçen Süper Lig.

Pratikte hem bu kulüpler, hem tüm dünyadaki futbolseverler için kârlı ve keyifli bir iş gibi görünüyor. Ancak uzun vadede düşünülürse çok da mantıklı bir oluşum değil gibi. Zira bu ligin kuruluşunda bulunan kulüplerin hepsi Avrupa'nın en büyük liglerinde oynayan takımlar ve bu liglerdeki yüksek rekabet gücü onları şu anda bulundukları konuma getiren faktörlerden birisi. Bu şekilde bir ayrışma Avrupa Süper Ligi'ne katılacak takımlar ile yerel liglerdeki takımlar arasında mali açıdan iyice önü alınamayan bir uçuruma sebep olacak ve bu durum rekabet gücünü her geçen gün azaltacaktır.

Diğer yandan bu liglerinin dışında kalan ülkelerdeki takımlar da yetiştirdikleri futbolcuları bu kulüplere satarak onların Avrupa futbolunun tepesinde yer almalarına bir nevi destek oluyorlar. Fakat Avrupa kupalarında rekabet edebilme şansı ve motivasyonu olmazsa, bu organizasyonlardan gelecek maddi destekler kesilirse o takımların da sıkıntı çekeceği su götürmez bir gerçek.

Bu tehlikelerin farkında olan kulüpler, ligler ve federasyonlar da UEFA ve FIFA öncülüğünde yeni kurulacağı ilan edilen bu lige çok sert tepkiler gösterdiler. Öyle ki İngiltere, bu işin özellikle pazarlama alanında dünyada bir numarası olan İngiltere Premier Ligi organizasyonunu ülkece öyle hararetle savundu ki, ülke başbakanından bahsi geçen takımların taraftarlarına kadar topyekün bir ses yükseldi.

İşin UEFA ve FIFA kısmına bakılınca bu kurumların son yıllarda iyice ayyuka çıkan skandallarının da etkisiyle çok da bir önleme güçleri, bir kamuoyu oluşturma etkileri yoktu belki. Bir nevi "Tencere dibin kara, seninki benden kara." durumu mevcut.

Bunun yanında asıl önemli etkiyi, taraftar veya müşteri adına ne dersek diyelim, bu kulüplere, organizasyonlara, sponsorlara parayı aktaran, statlara gidip destek veren, oyuna bir ruh katan topluluk yaptı.

Kısaca, futbol taraftar için fe olsa veya para için de olsa sonuç pek farklı bir yere çıkmıyor sanki. Taraftarı / müşteriyi memnun etmek, yerel liglerde o beklenen rekabeti onlara vermek gerekiyor.

Salgının bittiği ve oyunun gerçek sahiplerinin tribünleri doldurduğu, ülkemizde de gerektiğinde kendi kulübüne "Dur bakalım orada" diyebilecek bilinçte taraftarın oluştuğu günleri görmek dileğiyle....

Yazarın Diğer Yazıları