Gökhan Çıra'dan olay Selin Ciğerci itirafı' 'O beni bırakmıyor ama...'
Kısa süre önce son verdiği futbol yaşamının ardından hakkında pek çok şey yazıldı, pek çok şey söylendi. O ise dedikodulara kulak asmayıp yeni bir hayata yelken açtı. Gökhan Çıra, hakkında merak edilenleri tüm çıplaklığıyla GOLDEN PALM Dergisi'nden Samet Aslan'a anlattı.
İşte Gökhan Çıra'nın GOLDEN PALM Dergisi'nden Samet Aslan'a verdiği o röportaj:
Gökhan Bey öncelikle Golden Palm dergimize röportaj verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bizi kırmadığınız için.
Rica ederim. Benim için de büyük keyif...
Sizi elbette futbol severler öncelikle yeşil sahalardan iyi tanıyor. Ancak bir de sizi sizden dinleyelim? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Çok anlatılacak bir şeyim yok aslında. Gördükleri kadar... O yüzden ne diyebilirim ki? Yani futbolcuydum, bıraktım. Şimdi de kozmetik sektöründe ilerliyorum. Bir işim var, şirketimiz var Selin ile beraber kurduğumuz. Bu yani benim hayatım, gördükleri gibi çok basit. Ne artı, ne eksi...
Selin Hanım'la birlikte birçok sosyal projeye, yardım kampanyalarına destekte bulunuyorsunuz. Sizi buna iten etken nedir?
Bu noktaya ben de sıfırdan geldim. 11 yaşında İstanbul'da simit satıyordum. 15 yaşında komiydim, garson bile değildim. Yokluğu bildiğim için, bende olduğu kadar olmayanlara yardım etmeyi seviyorum. Hiçbir şey beklemeden, karşılıksız... Yaparken çok mutlu oluyorum. Yardıma harcanan para umurumda bile değil. Çünkü biliyorum ki iyi bir şey için gitmiştir. Çünkü bende de yoktu zamanında... Olmayanlara inşaallah bir yardımım oluyorsa ne mutlu, o bana yetiyor. Gönül ister ki herkese yardım edebilelim. Ama elimden bu kadar geliyor. İnsanların mutluluğu beni mutlu ediyor. Konu bu kadar basit.
Futbol ile başlayalım... Futbol sizin için nedir?
Futbol benim için aşktı. Onu benden söküp aldılar, yani bütün hevesimi kırdılar.
Kim kırdı?
Eski başkanım diyelim.
Hangi kulüp?
Boş verin adını, o bende kalsın. Ama sonra o kulübün başkanı, başka bir kulübü satın aldığında yine beni transfer etmek istedi. Dediğim gibi insanlar, bir şeyin varsa seni güçlü görüyorlar. Ama aslında öyle değil. Hani varken geldiler, yokken yoklardı... O yüzden boş verin o kulübün adını. Yani olmuyor, iki iş bir arada yürümüyor. Ama bendeki o hevesi almasalardı, futbolu asla bırakmazdım.
Pişmanlık var mı futbolu bıraktığınız için? Yani hiçbir ticari hayatınız olmasa, geliriniz olmasa, maddi olarak bakacak olursak bu işe...
Ben futbola hiçbir zaman maddi olarak bakmadım. Futbol benim için aşktı. Ben bir kulüp ile 5.000 TL'ye anlaşmıştım. O parayı da anca 5 ayda alabilmiştim. Ama çok mutluydum.
O zaman manevi açıdan bir pişmanlık mı var?
Pişmanlık var... Beni yarın çağırsalar gider oynarım. Halı saha maçı olsa oynarım.
Bir röportajınızda, Galatasaray alt yapısında haksızlığa uğradığınızı söylemiştiniz. Bu haksızlıklardan bahsedelim mi?
Hiç gerek yok... Orada sadece ben değildim haksızlığa uğrayan. Bütün takım arkadaşlarım haksızlığa uğramıştı. Bize verilen vaatler vardı. Altı ay sonra tesise gittik. Dediler ki “Ev bakın.” Kadroda olmayan çocuk, bir baktık A takımına çıkmış. Ondan sonra insanlar diyor ki “Niye böyle düşmanca nefret ediyorsun?” Bir insan, hakkı yendiğinde susarsa zaten en büyük sorun odur. Ben hiçbir zaman susmadım hakkım yendiğinde. Düşünsene; haklısın, susuyorsun. O zaman haksızsın! Bahsettiğim benim dönemim. Benden sonrasını ya da öncesini bilemem. Ben kendim adıma, takım arkadaşlarım adına konuşurum. İki-üç tanesi ekmek yiyordur. Geri kalan hepsi normal hayatında çalışıyordur. Şu an o jenerasyonundan kimse Galatasaraylı değil.
Tekrar altyapıya girdiğiniz ilk güne dönelim bu kulüp Galatasaray olur muydu, ya da tekrardan o döneme dönmek ister miydiniz? Hatalarınız var mıydı yani sizin bireysel olarak?
ayır bireysel bir hatam yoktu da Ben Galatasaray'a gittiğimde çok mutluydum, ayrılırken de mutluydum. Ama bir nefretle çıktım oradan. Çünkü son zamanlarda yapılanları yediremiyordum ben oraya gittiğimde zaten Galatasaray altyapı tarihine para verilerek transfer ettirilen 3. futbolcuyum Yani Galatasaray beni almak için biraz uğraştı. Düşün Ordu'dan Galatasaray'a gelmişsin ve altyapı tarihinde 3 tane futbolcuya para vermişler. Biri sen oluyorsun benim zamanımdayken biri sensin bu çok iyi bir şeydi gidiyorsun tesiste 9 kişi kalıyor ve hepsi A takıma çıkmaya aday ve zaten Ozan Kabak Schalke'de oynuyor Onların hepsi benim elimde büyüdü onların arasında ben de vardım sonra işte sonrasını sen düşün.
Tamam futbolu bırakalım bir kenara, iş hayatı, kozmetik, tekstil ve diğerleri, nasıl gidiyor?
Allah'a çok şükür... Şöyle söyleyeyim, Allah bize niye veriyor? Bence; hiçbir zaman kalbimizi bozmadık. Hiçbir insana karşı kötü davranmadık ve hiç kimsenin işi ile uğraşmadık. Sadece kendimize baktık. Allah bizden daha çok versin onlara. Şöyle söyleyeyim Allah kalbi temiz olan herkese versin. Kalbi pis olan kimseye vermesin. Çalışana versin Allah. Evde yatıyor, “Siz bu kadar parayı nasıl kazanıyorsunuz?” diyor. Gel bir işin bu tarafını gör. Öyle yaya yaya almış eline telefonu, “Sen bu parayı nasıl kazanıyorsun” yazıyor. Çalışıyorum da kazanıyorum. Gel de bak o zaman! Nasıl kazandığım sana mı düştü?
Parasız kalmak korkutuyor mu?
Hayır... Yokluktan geldiğim için hiçbir zaman o korkuya düşmedim. Zaten şu an yokmuş gibi yaşıyorum. Hiç öyle param var kafasında yaşamıyorum.
Yavaş yavaş, biraz da özel hayata girelim. Selin Hanım'la nasıl tanıştınız?
10 sene oluyor galiba... Nerede tanıştığımızı boş verin, tanıştık işte. (Gülüyor) Ben Selin'e hep “Gel beni al” diyordum. Selin'de ise hep bir ego vardı. “Yok, gelmem” diyordu. Ama en sonunda geldi ve o beni aldı. Ama 6 ay peşinden koştum. İstemedi, zorla gittim. “Aç kapıyı, geldim” dedim. Şimdi o beni bırakmıyor ama ilk ben açıldım.
Evlilik teklifi nasıl oldu?
Evlilik teklifini planlarken, yanımda arkadaşlarım vardı. Onlarla planladık. İki gün içinde evlenme teklifi etmeye karar verdim. Gittik bir yer ayarladık. Tabii o zamandan hayatımızda üç-beş kişi kaldı. O zamanki günlerden kimse yok şu an. Teklif ettim, o da kabul etti.
Evlilik hayatı nasıl gidiyor? Aranızda bir problem var mı?
Yok. Allah bozmasın, müthiş...
Tamam o zaman şimdi farklı bir soru sorayım. Sabah uyandınız Selin Hanım yatakta yanınızda yok. Bir mektup... Mektubun sonunda “Artık beni unut” yazıyor. Ne yapardınız?
Valla öyle bir mektup okuma ihtimalim yok. Öyle bir mektup yazıp gidemez. Çünkü o beni biliyor. Böyle bir şey yapıp gidemez. Ne yapar? Söyler, “Ben gidiyorum” diye. Bir şey yaptıysam gider. Normalde gidemez. Nereye gidiyor! Öyle gitmek olur mu? Aradan kaç sene geçmiş, sebepsiz yere gidemez. Niye gitsin ki? Bırakmaz... Çok zor zaten o uyandığında ben de uyanıyorum.
Bu konuya aslında çok fazla girmek istemiyorum ama son günlerde basına da yansıyan kötü bir takım olaylar başınızdan geçti. Hep sessiz kaldınız. Neden?
Beni insanlar zaten öyle biliyor ve soruyor: “Niye susuyorsun” diye... Aslında ben susmayı seven biri değilim de bu tarz konularda kendimi frenliyorum. Ben konuşmaya bir başlasam, Türkiye'de beş sene sokağa çıkamayacak kişiler var. O yüzden boş verin bu konuyu. İnsanlar nasıl biliyorsa öyle bilsin beni. Konuyu eşimle benim, kendi aramızda nasıl bildiğimiz önemli.