Hazal Kaya'dan eşi Ali Atay'la ilgili şaşırtan itiraf

Polisiye dizisi Sorgu ile gündemde olan Hazal Kaya, gazeteci Sibel Arna'nın YouTube programı 'Ne Olursan Ol Rahat Ol'a katıldı. Her ne kadar korkusuz gözükse de çok korkak bir insan olduğunu açıklayan Kaya, özellikle günümüzde insanlardan çok korktuğunu açıkladı.

İşte Hazal Kaya'nın öne çıkan sözleri:

“Bir hayvan olma şansım olsa balporsuğu olmak isterdim. Çünkü balporsuğunun korku duygusu yok. Yılan yiyor, aslanlara saldırıyor. Ben çok korkak bir insan olduğum için bu beni mutlu ediyor. Ben Amerika'da bir Korku Tüneli'ne gittim. İkinci dakikada ağlayarak çıktım. Yanımdaki arkadaşlarım “biz seni çok korkusuz bilirdik” dedi. Hayır ben çok korkuyorum ve çok korktuğum için bu kadar korkusuz zannediliyorum. En çok insanlardan korkuyorum. Ve yakınlarıma sürekli “arkadaşlar kendimizi güvene alalım, ne olur ne olmaz” diyorum. Paranoyağım mesela o yüzden.

Ben sahne korkumu yenebilirsem ali'yle beraber sahne yaparız

Benim bir sahne korkum var. Söz konusu tiyatroysa sahne korkum var deyip çekiliyorum şimdilik. Mutlaka bir aşamada halledeceğim. Röportajlarda bile değildim. Terapilerle meditasyonlarla aştım. Sahne korkumu yenme konusunda da oyuncu koçum Çağ Çalışkur'a güveniyorum. Ali'yle birlikte katıldığımız programlardan sonra çok olumlu tepkiler aldık. Çok şaşırdık. Acaba çıkıp birlikte bişey yapsak mı diye düşündük.

Ali ile çok farklıyız ama çok aşığız

Biz birbirine hiç benzemeyen iki insanız. Ama çok seviyoruz birbirimizi. Çok aşığız ve kabul ettik bunu. Evet abi benzemiyoruz ne yapalım yani. Atamazsın da. Birbirimizi çok iyi anladığımız bir yere geldik. Böyle bir yol bulduk. Asla susmadan, konuşarak anlamaya çalışıyoruz. Ali'den ver tepkini konuşalım susma yolunu öğrendim. Kişisel bazda da mesleki olarak da çok fazla kilit açtık birbirimizle şanslıyız. Denk gelmemiz büyük şans.

Sorgu dizisi, “şiddet insanda neye sebep olur”, “şiddet ne yapar”a dair çok ciddi cümleleri olan bir dizi. Eş zamanlı olarak bir kadın cinayetini çözmeye çalışıyoruz. O yüzden bizim diziyi bir aşk hikayesi olarak anlatmayı doğru bulmuyorum. On bölüm boyunca çok ağır şeyler izleyeceğiz. Bir taraftan ülkemizde canlısına tanık oluyoruz. Çok zor bir yerdeyiz. Bunların bir sayı olmadığını, insan olduğunu, birilerinin kızı, birilerinin sevgilisi, birilerinin en yakın arkadaşı olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Şu an yapılması gereken tek şey kanunların uygulanması ve İstanbul Sözleşmesi'nin geri dönmesini sağlamak. Elimizde başka bir şey yok.

Ben de şiddete maruz kalıyorum

Detaylı anlatıp yeni vakaları tetiklemek istemiyorum ama yaklaşık bir senedir ben de şiddete maruz kalıyorum. İmdat dediğim çare bulamadım durumlar var. Lütfen yasalar uygulansın. Ölmeyelim artık.

Aynı masada oturduğum biri Ali'ye asılırsa çok eğlenirim

Aynı masada oturduğum biri Ali'ye asılırsa çok eğlenirim gülerim. “Doğru mu görüyorum, neler oluyor, kocama mı asılıyorsun” diye sorarım. Ali de o kadar tatlı ki o durumlarda iltifat alıyormuş gibi davranıyor. “Çok teşekkür ederim, çok sağ ol, ne tatlısın, çok sağ ol” falan diyor. Öyle egale ediyor. Biz oralarda çok eğleniyoruz.

Bülent'le aynı anneden doğmuş gibiyiz

Bülent Şakrak benim arkamdan “Hazal'da kaniş gerginliği var. Dikkat edin kanişler küçük hayvanlardır ama atlara saldırırlar” demiş. Böyle konuşuyor, sanki biz bir yerlerde olay çıkarmışız da kimsenin haberi yokmuş gibi oluyor. Biz içimizde yaşıyoruz. Evde Çekirdek çitlerken, çemkiriyoruz çemkiririyoruz sonra işimize devam ediyoruz. Sonra yanlış tanınıyoruz, hakkımızda yanlış yargılara varılıyor. Biz birbirimize bağırıyoruz, sonra biri mantıklı bir şey söylüyor ve yatışıyoruz. Biz gerçekten kardeşiz. Aynı anne doğurmuş gibi. Herkesin hayatında Bülent olsun diyeceğim bir dostluk bizimki.”

Bakmadan Geçme