İlayda Ildır'dan iddialı açıklama! 'İnanmadığım projenin içinde olmak istemem'

Engin Akyürek ve Neslihan Atagül'ün başrolünde yer aldığı Star TV'nin sevilen dizisi Sefirin Kızı'nda Dudu karakterine hayat veren güzel oyuncu İlayda Ildır, Yeni Çağrı Gazetesi'nden Gizem Yıldız'a konuştu. Oyuncu, 'İnanmadığım projenin içinde olmak istemem' diyerek iddiasını ortaya koydu.

İlayda Ildır'dan iddialı açıklama! 'İnanmadığım projenin içinde olmak istemem'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yazın son günleri… Ne savurucu bir rüzgar ne de bunaltıcı sıcaklar, hepsinden uzak Eylül’ün dinginliğinde, samimiyetiyle, yeteneğiyle, güzelliğiyle göz dolduran İlayda Ildır ile bir aradayız. 7 yaşından beri tiyatroyla ilgiliydi. Onu önce “Aşk Laftan Anlamaz” dizisinde izledik. Çok kısa bir zamanda “Söz” gibi askeri, erkek çoğunluğunun yüksek olduğu bir projede yıldızını parlatmayı başardı. Hem okudu hem de gece gündüz çalıştı…

Ve işte şimdi milyonların severek izlediği, yer aldığı her proje reyting rekorları kıran başarılı bir oyuncu oldu. Oyuncu olmaya dair hislerini “Merak ve ait olma hissi” diye tanımlayan İlayda Ildır, son olarak reyting rekorları kıran Sefirin Kızı dizisinde sevenleriyle buluştu. Deli gibi bir set yoğunluğunun içinde, ama küçük bir ara bulup, bizi kırmayarak bütün sorularımı cevapladı. Karşınızda hayallerine, özgürlüğüne, işine aşık yetenekli oyuncu İlayda Ildır…

Merhaba İlayda, “Söz” dizisinde “Nazlı” karakteriyle hafızamıza kazındın. Şimdi seni“Sefirin Kızı” dizisinde “Dudu” karakteriyle izliyoruz. Söz de oynarken aynı zamanda üniversite’de okuyormuşsun. Hem okul, hem de diziyi aynı anda yürütmek zor olmadı mı?

Zamanımı doğru planlamayı öğrenene kadar zor oldu tabii ki ama ikisini de yapmaktan çok keyif aldığım için bir süre sonra kendimi şartlara adapte etmeyi becerdim. Bu süre zarfında ise hem okulumu hem de oyunculuğu çok sevdiğimden herhangi birini bırakmayı ya da ara vermeyi düşünmedim. Sadece pek uyumadım. Uyumayınca hepsine yetişiyordum (gülerek).

Oyunculuk senin için bir çocukluk hayali miydi?

Çocukluktan beri içerisinde olmak istediğim bir meslekti. Hayalden çok merak ve ait olma hissi de diyebiliriz. 7 yaşından beri tiyatro ile ilgileniyorum, çeşitli topluluklarda, eğitimlerde yer alıyorum. Bugüne kadar birçok hobiyle uğraştım, ama bıkmadan, çok severek devam ettiğim ve bugünkü işime dönen tek şey oyunculuk oldu.

“Güzel bir serüvene doğru yol alıyorum”

Oyunculuk, tutkuyla yapılan, insanın 24 saatini kapsayan bir alan. “İş gibi hissettirmeyen” bir mesleğe sahip olmak sana neler hissettiriyor?

İnsanlar sevdikleri mesleği yaptıkları sürece hiç bir şey sizin tabirinizle ‘iş gibi’ hissettirmez. Bunun yalnızca oyunculukla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Oyunculuk gerçekten zor bir meslek alanı, hem psikolojik hem de bedensel olarak oldukça zorlu süreçlerden geçmeniz gereken, çalışma saatleri birçok meslekten daha uzun ve ağır olan bir iş o nedenle yaptığım işe elimden geldiğince sahip çıkıyor ve onu sonsuz bir tutkuyla yapmaya çalışmak bana kendimi çok mutlu hissettiriyor Hayat her ne kadar öznel olsa da sürprizlerle geçen bir serüven.

Bu yolculukta İlayda Ildır’ın kırılma noktaları hayatının hangi dönemlerinde gerçekleşti?

Hayatımın “en büyük” kırılma noktasını yaşadım mı bilmiyorum ama şu ana kadar ki süreçte oyunculuğa profesyonel olarak başladığım dönem oldu diyebilirim. Çünkü okuduğum bölümden tamamen bağımsız bambaşka bir iş alanı ve hayat bazı sürprizlerle bunu bana sundu. O nedenle kırılmanın belki daha başındayımdır, ama güzel bir serüvene doğru yol aldığıma eminim. Koronavirüs dolayısıyla uzunca bir süre hepimiz evlerde izolasyon halinde yaşamak zorunda kaldık.

Bu karantina süreci senin için nasıl geçti? Daha önce yapmadığın neler yaptın?

Tüm dünyanın aynı anda aynı şeyi konuştuğu, yaşadığı, hissettiği bir olaya tanıklık ederken, hem kendi hem de sevdiklerimin sağlığı için endişe etmek psikolojik açıdan oldukça yorucuydu. Bu süreç yaşamak zorunda kaldığım bir sınav oldu, benim için de ilk başta oldukça zor olsa da sonrasını pozitife çevirmeyi öğrendiğim daha faydalı bir sürece dönüştü. Özellikle karakalem tekniğimle resim yaptım. Çalışmayı çok severim ama uzun zamandır elime boya ya da kalem almak için pek zaman bulamıyordum, karantina dönemi bunun için iyi bir fırsat oldu tekrar resimle buluşmamı sağladı. Meditasyonla tanıştım, sakin kalmayı öğrenmeye başladım ve en önemlisi aşırı önyargılı olduğum puzzle’ın aslında keyifli olduğunu fark ettim. Tabii bitirebildiğim sürece (gülerek).

Bu dönüşüm sürecinin sana öğrettiği en önemli şey ne oldu? Bu süreçteki dönüşüm cümlen nedir?

Hayatta en önemli olan şeyin para, mevkii veya iş olmadığını, herkesin hem doğa hem de insanlık/ilişkiler adına önce kendisini değerlendirmesi, iyileştirmesi gerektiğini anladım. İNSAN olmak ve sağlık en önemlisiymiş. Kendinin ve sevdiklerinin sağlığı için çaresiz kalmak, senden büyük bir şeyin yanında sadece ‘o an’ın varlığını hissedebilmek diyebilirim.

Şu an seni Sefirin Kızı dizisinde “Dudu” olarak izliyoruz. Diziye sonradan dahil oldun. İstanbul dışı bir proje, dahil olmak zor oldu mu?

Her durumun kendince zorlukları var tabii ama ekip çok sıcak karşıladı beni, şehir değişikliği de benim için problem yaratan bir şey olmadı, çünkü Bodrum’da muhteşem bir doğa ve havada çalışma fikrini çok sevdim. Evimden uzak olma fikrini kolay atlatıp hemen adapte oldum diyebilirim. Her şey yolunda şimdilik.

“Senaryoyu ilk okuduğumda nasıl etkilendiysem bence seyirci de aynı hızda hikayeden çok etkilendi”

Diziye dahil olmadan önce takip ediyor muydun?

Dudu hikayenin en başından beri senaryoda olan bir karakterdi yani sonradan bu karakteri dahil edelim gibi bir durum olmadı. Hikayenin bir parçası olarak da benim 4. bölüm için Bodrum’da çekimlere başlayacağım belliydi. Hem senaryoyu biliyordum hem de tabii ki ilk 3 bölümü ben de büyük bir merak ve beğeniyle takip ettim.

Dudu ile İlayda’nın ortak yanları var mı?

Dudu bana göre çok hırslı ve kindar bir kız. Ben o kadar hırslı bir insan değilim, kızsam bile çabuk da unuturum:) Ama yaşadıklarına rağmen yüksek enerjisi, pozitifliği ve umut dolu olması açısından benziyoruz.

Sefirin Kızı, sezonun en başarılı dizilerinden biri oldu. Bu kadar kısa sürede sevilmesini bekliyor muydun? Sence bu kadar sevilmesinin sebebi nedir?

Senaryoyu ilk okuduğumda, ben neden ve nasıl etkilendiysem bence seyirci de aynı hızda hikayeden çok etkilendi. Zaten hiç bir oyuncu inanmadığı hikayenin bir parçası olmak istemez. Bu nedenle de ilk bölümden sezonun en çok konuşulan işlerinden biri olacağına çok emindim açıkçası. Bodrum’a gittikten sonra ekibin içine girince de zaten anladım ki iyi bir ekip, iyi bir çalışma ortamı ve inandırıcı bir senaryo birleştiğinde ekranın diğer tarafına geçmemesi için hiçbir neden kalmıyor. Seni, kariyerinde gün geçtikçe başarılı, uzun soluklu ve akıllara kazınan dizilerin içinde izliyoruz.

Mesleğindeki bu başarının sırrını bizimle paylaşır mısın?

Her iş gibi, bu işinde zorlukları ve dayandığı birçok dinamik var. Bir işin tutması, devam etmesi tek bir etkene dayanmıyor benim açımdan menajerim ve ekibimle beraber doğru kararları vermek için çok kafa patlatıyoruz diyebilirim. Özgün ve doğru bir matematikle yazılmış senaryo ile oyuncu kadrosu, yönetmen ve ekip hepsi benim için bir etken oluyor, gerisi seyircinin takdirine ve biraz da şansa kalıyor artık :) yazılmış bir senaryo ile beraber tabii..

“Nasıl biri olmak istediğimi hep biliyordum”

Geriye dönüp baktığında kim olmak istediğini ve hayatta nelere önem verdiğini anlamak çok zamanını aldı mı?

Herkes gibi elbette benim de büyüme ve ergenlik dönemimde bazı kafa karışıklıkları yaşadığım dönemler oldu. Ancak buhranlardan sağlam çıkabilirlerse bir sonraki adımı atabilirler. Ben mantığına güvenen ve özellikle profesyonel kararlarında duygularını ön planda tutmamaya çalışan biriyim. Genelde bir işi tam anlamadan, araştırmadan atılmam. Kim değil de nasıl biri olmak istediğimi hep biliyordum. Adımlarımı da hep onun doğrultusunda atmaya çalışıyorum. Hayal edip gerçekleşmesi için çalışmak hayatta en çok zevk aldığım şeylerden biri olabilir.

"Şu anda içerisinde bulunmaktan zevk aldığım bir ekiple çalışıyorum”

Pişmanlıklarından hayıflanan birisi misindir yoksa yaşadıklarını acı tatlı tecrübe olarak mı görürsün?

Hiç hayıflanmam desem yalan olur tabi:) Ama genel olarak hızlı kabullenir ve yoluma devam ederim. Çok takılmam.

“En mutlu olduğum an” dediğin zaman genellikle ne yapıyor ve nerede oluyorsundur?

Her koşulda mutlu olmaya çalışırım genelde. Enerjimin yüksek olması benim için önemli, ama sevdiklerimle birlikte olmak “en” mutlu eden şey oluyor.

“Kendi oyunumda İlayda olmak güzel ve tanıdık”

Gözünde 10 yıl sonraki İlayda’yı canlandırabiliyor musun?

Dönemin hastalıklarından biri olan kaygı tabii ki bende de var. İleriyi çok düşünmek, çok plan yapmak ve uygulayamamak beni kaygılandırıyor. O yüzden genelde uzun vadeli planlar yapıp düşünmemeye çalışıyorum. Şu anda severek yaptığım bir işim, içerisinde bulunmaktan zevk aldığım bir ekiple çalıştığım proje, mutlu olduğum bir özel hayatım var. Buradan sonrasında yine bu pandemi sürecinin öğrettiği bir şey olarak ne kadar müdahale edersem edeyim olması gerekeni değiştiremeyeceğimi kabullenmiş durumdayım. Ben elimden gelenin en iyisini yaptığıma inandığım ve çok çalışmaya devam ettiğim sürece sonrasını artık akışına bırakıyorum. Bu keyifli sohbetin ardından son soruya geldik. Hayat bir oyun yeri olduğunu düşün. Ve herkesin bu oyun da giyindiği bir karakter, seçtiği bir yaşam biçimi var. Sen de bu oyunun içindeki oyunculardan birisin.

Nasıl bir karakter seçerdin? Kim olmak isterdin?

Her insan kendi hayatının odağı ve başrolüdür. Kimse bu duygunun altına düşmek istemez. En azından ben öyle düşünüyorum. Hayatımı ve kendimi her şeye rağmen seviyorum. Kendi oyunumda İlayda olmak güzel ve tanıdık. Böyle devam edebilirim (gülerek).