Kaygı bozukluğu, parkinson riskini artırıyor
Kaygı bozukluğu Parkinson hastalığı riskini 2 kat daha artırırken, erken tanı için ipuçları verebiliyor.
Parkinson, dünya üzerinde milyonlarca insanı etkileyen ve beyin hücrelerinde kayıpla seyreden ilerleyici bir hastalıktır. Sinir hasarıyla seyreden hastalıklar arasında Alzheimer’ın ardından ikinci sırada yer alan Parkinson hastalığının sıklığı, yaşlanan nüfusla birlikte dünya genelinde son 25 yılda iki kat artış gösterdi ve 2019 yılı itibariyle 8.5 milyon kişiyi etkiledi. Bu rakamın 2040 yılında 14.2 milyona çıkacağı tahmin ediliyor.
Araştırmalar erken dönem Parkinson hastalarında, genel nüfusa kıyasla daha fazla depresyon ve kaygı bozukluğu yaşandığına işaret ediyor. LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat İçen, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Parkinson hastalığında sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan maddelerden biri olan dopamin düzeyleri, hücre kaybına bağlı olarak azalır. Dopamin kaybıyla ilişkili olarak gelişen koku almada bozukluk, uyku problemleri ve kabızlık gibi hareketle ilişkili olmayan belirtiler, Parkinson hastalığının en bilinen özellikleri olan titreme, kasılma, yavaşlama ve duruş bozukluğu gibi hareketle ilişkili belirtilerden çok daha önce ortaya çıkabilmektedir.
Hastaların %50’sini etkileyen depresyon ve %40’ını etkileyen kaygı bozukluğu ise sadece Parkinson tanısına tepki olarak ortaya çıkmaz, aynı zamanda hastalığın unsurları arasında yer alır. Parkinson hastalığında kaygı bozukluğunun hareket özgürlüğünü kaybetme ve toplum içinde mahcup olma gibi psikolojik nedenleri yanında dopamin gibi beyinde iletişimi sağlayan bir başka madde olan GABA düzeylerinde düşüş gibi biyolojik nedenleri de bulunmaktadır.”
Kaygı Bozukluğu Olanlar Dikkat!
Doç. Dr. Murat İçen kaygı bozukluğu olanların Parkinson açısından iki kat daha riskli durumda olduğunun altını çizdi:
“İngiltere’de birinci basamak sağlık kurumlarından sağlanan elektronik tıbbi kayıtların toplandığı IQVIA adlı veri tabanında yapılan bir çalışmada kaygı bozukluğu tanısı konan kişilerde Parkinson hastalığı gelişme riski araştırıldı. Elli yaşından sonra kaygı bozukluğu tanısı konan 109.435 vaka, kaygı bozukluğu olmayan 878.256 kişi ile karşılaştırıldığında kaygı bozukluğu olanlarda Parkinson hastalığı gelişme riskinin iki kat yüksek olduğu görüldü.
Kaygı bozukluğu ve Parkinson hastalığı tanıları arasındaki sürenin ortalama 4.9 yıl olarak bildirildiği çalışmada kaygı bozukluğuna eşlik eden depresyon, uyku bozukluğu, halsizlik, bilişsel bozukluk, düşük tansiyon, titreme, kas sertliği, denge bozukluğu ve kabızlığın Parkinson hastalığı gelişimiyle ilişkili olduğu gösterildi.”
Erken Tanı İçin Büyük Önem Taşıyor
Önceki bildirilen çalışmalarla da uyumlu olan bulguların, kaygı bozukluğu gibi öncü belirtiler sayesinde Parkinson hastalarına hareket bozukluğundan çok daha uzun süre önce tanı konabileceği olasılığını öne sürdüğünü belirten LifeClub hekimlerinden Doç. Dr. Murat İçen, “Yakın zamanda onaylanıp klinik kullanıma girmesi beklenen alfa-sinüklein testi gibi yeni yöntemler ile kaygı bozukluğu hastaları gibi risk taşıyan vakalarda Parkinson tanısını netleştirmek mümkün olacaktır. Her ne kadar güncel çalışmalar Parkinson hastalığında erken ilaç tedavisinin hastalık seyrine anlamlı bir etki göstermediğine işaret etse de kazanılan zaman, farklı tedavi seçenekleri arasında daha rahat seçim yapabilme yanında bu hastalara hareket bozukluğu ortaya çıkmadan önce gerekli eğitim ve psikolojik desteğin sağlanmasına, fiziksel aktiviteyi koruyan egzersiz programları ve doktor kontrolüne başlanmasına imkan tanır. Özellikle dengeyi korumada yardımcı olan Tai Chi gibi egzersizlerle düşme ve ilişkili hasar ihtimali azaltılırken, hastaların hayat kalitesi daha uzun süre korunmuş olacaktır” dedi.
Kahve Tüketmek, Düzenli Egzersiz ve Antioksidanlar
Doç. Dr. Murat İçen, Parkinson hastalığını önlemenin bugün için mümkün olmasa da yapılan çalışmaların bir takım koruyucu faktörlere işaret ettiğine de vurgu yaptı: “Kahve tüketimi ile düzenli egzersizin Parkinson hastalığı riskini düşürdüğünü bildiren çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Ayrıca antioksidanların da Parkinson hastalığına karşı koruyucu etki gösterdiği öne sürülmektedir.”