Klimadan bulaşan hastalıklardan korunmanın 3 yolu…
Bunaltıcı sıcaklarda kurtarıcı olan klimalar, düzenli bakımı ve temizliği yapılmadığında tehlikeli hastalıklara sebep olabiliyor.
Rekor derecede sıcaklıkların yaşandığı bu günlerde evlerde, iş yerlerinde, arabalarda en çok kullanılan cihaz, klima. Sıcak günlerin hayat kurtarıcısı klima sistemleri, iç mekanları serinletip konforlu hale getirirken, aynı zamanda çeşitli patojenlerin de yayılmasına neden olabiliyor. Yoğun klima kullanımının olduğu bu dönemde klimadan bulaşabilecek ve tanısı zor olabilen hastalıklara karşı dikkatli olmak gerekiyor.
Hastalıklara Davetiye Çıkarıyor
Klimaların, gerekli bakımları yapılmadığında özellikle bakteriyel hastalıklara davetiye çıkardığına dikkat çeken LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Derya Işık, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Klimalar sağlığımız üzerinde ciddi etkilere sebep olabiliyor. Bakteriyel hastalıklara, hatta virüs ve mantar kaynaklı sağlık sorunlarına da yol açabilmektedir. Belirttiğimiz hastalıkların ortak yönü hava yoluyla bulaşmalarıdır. Bu mikroorganizmalar, klima filtrelerinin ve tesisat sistemlerinin nemli ortamında çoğalır, böylece yüksek miktarda hastalık yapıcı patojen ortama havalandırma yolu ile salınır. Bağışıklık sistemi zayıf, ek kronik hastalığı olan, sigara ve alkol bağımlılığı mevcut, 50 yaş üzeri bireyler özellikle risk altındadır. Havaya yayılan mikroplar kapalı ortamda uzun süre kalındığında solunum yolu ile diğer kişilere bulaşır ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.”
Lejyoner Hastalığına Dikkat!
Klimalardan kaynaklı su buharı ve damlacık yolu ile yayılan mikroorganizmaların en meşhuru olan Lejyonella bakterisinin Lejyoner hastalığına sebep olduğunu belirten LifeClub hekimlerinden Dr. Derya Işık, “Lejyoner hastalığı, tıp tarihi için çok eski olmayan bir geçmişte ancak tanımlanabilmiştir. Günümüzde tanı kriterleri belirlenmiş ve hastalık etkeni ortaya konmuştur. 1976 yılında ABD’de Amerikan Lejyonerlerinden oluşan seçkin bir zümrenin kaldığı otelde katılımcılar arasında ağır pnömoni ile seyreden salgın hastalık meydana gelmiş, 34 kişi bu hastalık sebebi ile hayatını kaybetmiştir. Bu durum hem etken mikroorganizmanın adının konmasına hem de hastalığın isimlendirilmesine esin kaynağı olmuştur.
Başlangıçta bu hastalığın otel kaynaklı olduğu düşünülse de klima kullanımının yaygınlaşmasıyla kapalı alanlarda hatta hastanelerde salgınların ortaya çıkması, hastalığın klima ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Sadece klima değil su ve nem yoğunluğunun olduğu her ortamda bu bakterinin üreyebildiğini düşünürsek aslında geç tanımlanmış bir hastalık diyebiliriz. Bu da bize hastalığın tanısının ne kadar zor konulabileceğine dair fikir vermektedir.
Lejyonelloz hafif ateşli hastalıktan (Pontiac ateşi), hızlı ve can kaybına neden olabilen pnömoniye (Lejyoner hastalığı) kadar geniş bir hastalık skalasını tanımlar. Hastalığın insandan insana bulaşı yoktur. Erkekler kadınlardan daha çok etkilenmektedir. Pontiac ateşi akciğerler etkilenmeden grip benzeri semptomlarla seyreden, kendi kendine geçen, ciddi bir hastalık tablosu oluşturmayan bir üst solunum yolu hastalığıdır. Lejyoner hastalığında ise bakteriler çoğunlukla damlacık yolu ile alındıktan ortalama 5-6 gün sonra semptomlar ortaya çıkar. Hastalığın erken döneminde basit bir üst solunum yolu enfeksiyon bulguları varken ilerleyen dönemde öksürük, baş ağrısı, yorgunluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı görülmeye başlanır. Rahatsızlık, vücutta birçok sistemin tutulumuna sebep olarak bulantı, kusma, ishal, bilinç değişiklikleri, kalp dokusu ve zarlarının iltihaplanması hatta renal yetmezliğe bile neden olabilir. Tedavisiz vakalarda can kaybı oranı %15’e kadar çıkabilir.
Klinik ve radyolojik olarak diğer pnömonilerden ayırt etmek imkansızdır. Kesin tanı ancak hastalıktan şüphelenildikten sonra vücut sıvılarında bakteriye ait antijen ve antikorların tespit edilmesi ile konur. Tedavisi, tanı konulduktan sonra uygun antibiyotiklerin 10-15 günlük kullanımı ile mümkündür. Tedavi başladıktan 5 gün sonra semptomlarda dramatik bir düzelme olur” dedi.
Viral ve Bakteriyel Enfeksiyonlar Oluşabiliyor
Dr. Derya Işık, gerekli filtrelendirme sisteminin yapılmadığı, birçok kapalı mekanı birbirine bağlayan klima sistemlerinin kullanıldığı ortamlarda Lejyonella dışında sık görülen başka hastalıkların da olduğuna değindi: “Soğuk algınlığı, grip ve sinüzite neden olan viral ve bakteriyel enfeksiyonlar bunlara örnek verilebilir. Klima tesisatında ve filtrelerinde biriken polen, toz ve üreyen küf mantarları alerjik rinite ve alerjik astıma sebebiyet vermektedir. Klimalar sadece bakteri, virüs ve mantar yayarak değil; aynı zamanda havadaki nem dengesini değiştirerek ağız, yutak ve solunum yollarında mevcut flora dengemizi bozmakta, kötücül bakterilerin baskın hale gelmesini sağlamakta ve geçmeyen farenjit, boğaz ağrısı, tahriş ve gıcık hissine sebep olmaktadır.”
Korunmak İçin Ne Yapmalı?
Dr. Derya Işık, klimadan bulaşan hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenleri ise şöyle anlattı:
İlk olarak periyodik bakım ve temizlik büyük önem taşıyor. Klima sistemlerinde biriken toz, küf ve diğer mikroorganizmaların hastalığa neden olmasını engellemek adına cihazın düzenli aralıklarla profesyonel ekipler tarafından temizlenmesi gereklidir.
Havalandırma sistemlerinde kullanılan filtrelerin sık sık değiştirilmesi hayati öneme sahiptir. Kirli filtrelerde bakteri ve virüsler ürer ve havaya yayılır. Bu yüzden filtre değişim periyotları üretici talimatlarına uygun şekilde yapılmalıdır.
Bir diğer korunma yöntemi de ideal nem oranını sağlamaktır. Hem düşük hem de yüksek nem oranları, mikroorganizma üremesini teşvik eder. Ortamdaki nem oranını %30-%50 aralığında tutmak, sağlık açısından önemlidir.