Tarık Tufan, kendisine ilham olan ismi açıkladı

Geleneksel D&R-Hilton Edebiyat Buluşmaları'nın konuğu, modern Türk edebiyatının usta kalemi Tarık Tufan oldu. Kendine özgü anlatım tarzıyla İstanbul'un değişen dokusunu ele aldığı, Doğan Kitap'tan çıkan son kitabı 'Gece Açan Çiçekler'i keyifli bir söyleşiyle tanıtan Tufan, kitabı ve yazarlık serüveni hakkında merak edilen soruları da yanıtladı.

Tarık Tufan, kendisine ilham olan ismi açıkladı

İmza günleri, söyleşiler ve yeni kitap lansmanlarıyla yazarları okuyucularıyla buluşturan D&R, Hilton ile yaptığı Edebiyat Buluşmaları’nda bu kez Türk edebiyatının usta kalemlerinden, ödüllü senarist Tarık Tufan’ı ağırladı. 

Doğan Kitap’tan çıkan son kitabı “Gece Açan Çiçekler”i D&R öncülüğünde, DoubleTree by Hilton Istanbul – Moda’da keyifli bir lansmanla tanıtan Tarık Tufan, kitabı ve gelecek projeleri hakkında merak edilen soruları yanıtlayarak, edebiyat üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Gabriel Garcia Marquez'in otobiyografisi bana ilham oldu”

Çocukluğundan beri hikayelere tutkuyla bağlı olduğunu belirten Tufan, yazarlık yolculuğunun başlarken Gabriel Garcia Marquez'in otobiyografisinden ilham aldığını aktardı. “Kendimi bildiğim andan itibaren hiç kuşkusuz hikayelere ilgi duydum. İnsanların hikayesine, çevremdeki olup bitenlere, okumaya, izlemeye, dinlemeye çalıştım. Gabriel Garcia Marquez'in otobiyografisini okuduğumda, ‘Anlatmak için yaşamak’ başlığı beni çok etkiledi. Bir anlatıcı olmak fikri sanıyorum o zamanlardan itibaren dünyamda yer etti.”

"Gece Açan Çiçekler" İstanbul'un ruhunu taşıyor

Son romanı “Gece Açan Çiçekler”in yaratım sürecini anlatan Tufan, “Roman, iki farklı hikâyenin kesişiminden doğdu. Birincisi, İstanbul'daki eski ahşap konakların yavaş yavaş yok oluşu ve bu değişime veda etme meselesi. Ben bu temadan yola çıkarak, bir ahşap konakta geçen, aşk, yüzleşme ve dramatik anlarla dolu bir aile hikayesi hayal ettim. Romanda dört kardeşin son gecelerinde ortaya çıkan sırları ve günahları anlattım. Bununla birlikte, bundan yüz yıl önce Osmanlı'nın son dönemlerinde, Osmanlı Saray Baş Ressamı Zonaro ile tanışan bir dervişin hayat hikayesini de ele aldım. Bu iki farklı hikâye, sonunda bir sırrın açığa çıkmasıyla birleşiyor. Esasında yüz yıllık bir meseleyi, bir aile ve aşk hikayesi üzerinden birbirine bağlayan bir roman kurguladım. Bu roman fikri uzun zamandır aklımdaydı ve sonunda bu iki olayı birleştirerek yazmaya karar verdim” ifadelerini kullandı.

"Karakterlerimin iç sesini duymazsam yazamam"

Yazdığı karakterler arasında kendisini en çok zorlayan kahramanlardan bahseden Tufan “Yazarın bir karakterin dünyasını kurması, romanın en önemli meselelerinden bir tanesi. Çünkü iyi anlatılmamış bir karakter hiçbir hikâyeyi taşıyacak kadar güçlü olamaz. Dolayısıyla yazma sürecinde karakterlerin iç dünyasına girmek benim için çok önemli. 'Aşıklara Yer Yok’ kitabımdaki Firdevs ve son kitabım 'Gece Açan Çiçekler'deki Halide, beni zorlayan iki güçlü kadın karakterdi. Onların dünyasına girmek, onların ruhunu anlamak, onların iç seslerini duymak benim için çok değerliydi. O iç sesi duyamadığım hiçbir karakteri yazmıyorum. Bir süre sonra karakterin iç sesiyle kendimi konuşurken buluyorum" açıklamasında bulundu.

"Her romanımda kendimden izler var"

Her romanında kendinden bir parça bulduğunu itiraf eden Tufan, şunları söyledi "Her romanımda bir karakterin dünyasında kendimi buluyorum fark etmeden. Bir süre sonra kendimi de keşfediyorum. Bazen ana karakterler, bazen yan karakterler üzerinden kendi duygularımı, düşüncelerimi açığa çıkarıyorum. Bunu okurlarımdan gizliyorum genellikle. "Gece Açan Çiçekler"de de kuşkusuz kendi hayatımdan, duygularımdan, ruhsal çatışmalarımdan büyük izler taşıyan şeyler var.”

Gelecek projesinin sinyalini verdi

Yeni roman çalışmaları hakkında konuşan Tufan, "Zihnimde sürekli hikayeler dolaşıyor. Üzerinde çalıştığım notlarım var. Şu anda bir tanesine tutunmaya çalışıyorum. Henüz kesin kararımı vermedim ama bir projem olacak" ifadelerini kullandı.