Pazartesi deyince ilk akla gelen hep sendrom olur.
Halbuki yepyeni bir haftanın en yeni başlangıcı değil midir Pazartesi?
Yeni bir güne uyanırken kızgınlık, bitkinlik ve isteksizlikle uyanmaktan ziyade heyecanlı olmak gerekmez mi?
Dünyanın her yerinde insanlar, her yıl 52 Pazartesi’den korkarlar, koca bir iş günü boyunca “Bitse de gitsek” derler. Bu, okul yıllarımızdan kariyerlerimize uzanan tüm hayatımız boyunca her hafta, haftalarca yaşadığımız bilinçaltı bir döngüdür. Hatta bu sebeple Pazar günleri bile çoğu zaman kaygıyla geçirilir.
Pazartesi'lerden bu denli normalmiş gibi nefret etmeye şartlanmanın en belirgin kaynağı ise; yaşamı sevmemek ve genel olarak mutsuz bir yapıya sahip olmaktır.
Gerçek şu ki, herhangi bir günden nefret edemezsiniz.
Günler, düzen vermek için yaratılmış sosyal yapıdan başka bir şey değildir. Bunun ötesinde herhangi bir gücü yoktur.
Cuma gecesi, Cumartesi ve Pazar çoğu zaman “gerçek” hayatımızdan saklanmamıza izin verir. Pazartesi günleri ise o hayatın yeniden başladığını ifade eder ve sevilmez.
Yeni bir zihniyet yaratmak gerek…
Bu tam olarak ne anlama geliyor?
Ne kadar kötü bir gün geçirirsekgeçirelim,her zaman harika hissetmemiz anlamına geliyor.
Bu zihniyet, etrafımızda neler olup bittiğini ve onunla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirmemizi sağlayan bir düşünce demek oluyor.
Harikaysak eğer, yaptığımız ve yaşadığımız şeyler de harikadır.
Pazartesi sadece bir örnek… Korkular, yönetilebilecek varlıklardır.
Çoğu insan ilişkilerini bırakmaktan, işini değiştirmekten, ülke çapında hareket etmekten veya okula geri dönmekten çok korkar. Bazen ışığı görmek için perspektifte bir değişiklik yeterlidir.
Daha mutlu bir hayat yaşamanın en iyi yolu, zihninizi Pazartesi gününe tam bir mutlulukla saldırmak için eğitmektir. Pazartesi ile olan ikili ilişki üzerine emek vermek, onu sevmeyi, dört gözle beklemeyi ve o günü son derece üretken hale getirmeyi öğrenmektir.
Yaşamda dikkate alınması gereken iki seçenek vardır;
* Ya hayatını değiştirmelisindir,
* Ya da hayatın hakkındaki düşünce şeklini…
İşinizden zevk almıyor musunuz?
Hafta boyunca tutmak zorunda kaldığınız ortamı veya şirketi sevmiyor musunuz?
Bunlar strese katkıda bulunan herhangi bir şeyin parçası mı?
Koşullarınızı değiştiremiyorsanız, bakış açınızı değiştirmelisiniz…
İşinizle ilgili neyi seversiniz?
En sevdiğiniz görevlerinizden birini Pazartesi günleri için kaydedebilir veya korkulan bir görevi farklı bir güne taşıyabilir misiniz?
Peki, sevmediğinizbir şeyle ilgili neyi değiştirebilirsiniz?
Pazartesi'lerden nefret etme alışkanlığı yüzünden çoğu zaman korkumuzun ne olduğunun farkına bile varamayız. Halbuki önümüzdeki haftayı, "bitirmeden" önce "başarmak" zorunda olduğumuz bir şey gibi düşünmek yerine, her günün bir sonrakinin yapı taşı olduğu zihniyetiyle o haftaya başlamalıyız.
Pazartesi günü, Çarşamba veya Cumartesi günlerinden farklı değildir.
Sadece yolculuğumuzda bir yapı taşıdır.
Ne bir başlangıçtır, ne de bir son anlamına gelir.
Mutlu Pazartesi'ler…